..
    26 Aralık 2024 Perşembe
Aydoğan Köyü - İmranlı - Sivas

 Çengelli’de Tahribat Ve Talan Sürüyor

Aydoğan Köyü - İmranlı - Sivas

 Değerli Dostlar;

 Hamuçimen köyünden olup İstanbul’da ikamet eden Alişan Karakuş isimli   hemşehrimizin, mermer çıkarmak amacıyla 2008 yılında kurduğu SVS DOĞALTAŞ   MADENCİLİK A.Ş.adlı  şirketi ile Çengelli dağı zirvesini tarumar etme  çalışmaları devam ediyor..

 Aydoğan başta olmak üzere diğer çevre köylerin de mera ve su kaynaklarının  tahribatına neden olan ‘sözde’ mermer işletmesi, bu gidişle daha uzun yıllar  devam edeceğe benziyor. 

 Şöyle ki; 
 Bugünkü son duruma gelmeden önce geçmişte olanları özetle hatırlatalım: 

  Girişimci hemşehrimiz Alişan Karakuş 2008 yılında şirketini kurmuş ve   devlete başvuru yaparak Çengelli dağı zirvesinin Türkiye’nin en büyük   maden (mermer) sahası olduğunu öne sürmüştür.   Devlete ait hemen her şeyi satarak paraya çevirme ihtiyacında olan iktidar da  önüne getirilen bu fırsatı değerlendirerek Çengelli dağı zirvesini altı ayrı   mermer madeni sahası olarak belirlemiştir. 

    Alişan Karakuş daha sonra, bu altı sahadan Aydoğan, Yoncabayır ve Ekrek Çimeni   adlarını verdiği üç ayrı mermer sahasını işletmek amacıyla Enerji Bakanlığı   Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden 10 yıl süreli olarak maden (mermer   ocağı) işletme ruhsatı almıştır.  

     Sonraki yıllarda Sivas’ta şirketi adına bir büro açan ve İmranlı’da da   'mermer blokları stok sahası’ kiralayan Alişan Karakuş, bulduğu taşeron    şirketlere önce Çengelli’nin tepesinden çıkarılacak mermer blokların kamyonlarla    İmranlı’ya taşınabilmesi için Aydoğan köyünden Çengelli’nin zirvesine kadar   karayolu açtırmış, daha sonra da dağın zirvesine elektrik hattı çektirmiştir.  

     Taşeron şirketler eliyle 2008 yılından 2018’e kadar 10 yıl süreyle Çengelli’de   büyük tahribat yapan ve umulan kalitede mermer elde edemeyen şirket, çıkardığı   düşük kalite mermer blokları piyasaya sürmede de zorlanmıştır.   

     Bu şekilde zarar eden taşeron şirket işi bırakınca SVS A.Ş. şirketi işi bir   başka taşeron şirkete vermiş, durum böyle devam ede gelmiştir.   

     On yıllık Ruhsat süresi 2018 yılında sona eren SVS A.Ş. şirketi, Enerji   Bakanlığı’na yeniden başvurarak işletmekte olduğu üç ayrı sahadan birini ‘verimsiz’   olduğu gerekçesiyle (ER-II-B- 3142669 Sicil Nolu saha) terk ettikten sonra yeniden   üç farklı saha için işletme ruhsatı almıştır.

       Bu sahalardan (ER-II-B 20065229 Nolu) saha için 10 yıl süreli, diğer iki saha    (20055289 ve 20055290 Nolu) için de 5’er yıl süreli olmak üzere yeni işletme   ruhsatları alınmış ve sözleşme imzalanmıştır.  

    Kaliteli mermer çıkmadığının ve bu nedenle Çengelli dağının cazip tarafının  bulunmadığının farkında olan bakanlık, muhtemelen 2008’de olduğu gibi 2018 yılında da   bu mermer sahaları için “talip çıkmaz” gerekçesiyle ihale açmamış, SVS A.Ş. şirketi   bu ruhsatlarını ilgili mevzuatta yeri olan “doğrudan başvuru” yöntemiyle almıştır.

      Daha önce yaptığı gibi son olarak da Bakanlıktan aldığı İşletme ruhsatlarının 

  ardından Sivas Valiliği İl Özel İdaresi’nden de çalışma ruhsatları alan şirket, 

  iki sahada 23 Temmuz 2023, bir sahada da 23 Temmuz 2028 tarihine kadar Çengelli’yi 

  tahrip etmeyi sürdürecektir. Bu arada başvurduğu takdirde dördüncü ve beşinci mermer 

  ocağı olarak ruhsat alabileceği, bekleyen iki başka saha daha vardır. (ER- II-B 3107951 

  ve ER II-B 3107969 No’lu sahalar)

  

    Bu altı adet ayrı maden (mermer) sahasının Çengelli’nin hangi bölgeleri olduğu 

  bilgisine ulaşamadım. Ancak dağın zirvesinin tamamını (karlık dahil, mera ve su 

  kaynaklarını da içine alacak şekilde) kapsadığını söyleyebilirim.

  

    Bu kapsamlı araştırmayı yapmadan önce konuya ilişkin olarak 2020 yılı Ağustos 

  ayında Cimer aracılığıyla Enerji Bakanlığı’na yönelttiğim sorularıma verilen cevapta,  

  “mermer sahası iptal edilmiştir, ileride yeniden ihale edilebilecektir”  denilmişti.

  Ben de bu cevabı “o halde bu iş bitti ve herhalde bu şirketin Çengelli ile ilişkisi 

  kalmadı..”şeklinde yorumlayarak bu yönde duyuru da yapmıştım. Fakat mermer blokları 

  taşıyan kamyonların çalışmalarının devam ettiğini öğrenince yeniden araştırmaya 

  girişerek ayrıntılı bilgilere ulaştım. 

  

    Şimdi anlıyorum ki  bakanlığın iptal edildi dediği saha, şirketin, verimsiz olduğu

  gerekçesiyle sözleşme yenilemeyerek terk ettiği sadece tek bir saha (ER II-B 3142669 

  Nolu) imiş. 

 

    Değerli Dostlar;

 

    2008 yılında bu konuda ilk duyumları aldığımızda başta köy derneğimiz ve köylülerimiz 

  olmak üzere Çengelli dağı çevresindeki tüm köylerin Çengelli’nin tahrip edilecek 

  olmasına rızası yoktu. O zamanlar bunu duyan ve bu işe karşı çıkmamızın doğru olmadığı 

  yönünde bizi ikna etmek isteyen Alişan Karakuş, dernek yöneticilerimizden randevu 

  talep ederek, beraberinde Ekrekçimeni köyü dernek başkanı Mehmet Çakıroğlu olduğu halde 

  22 Haziran 2008 tarihinde Ankara’ya  gelmiş ve bizlere şunları anlatmıştı:

  

    “Orada sekiz trilyon dolarlık mermer var. Çok kaliteli mermer çıkaracağız. Tüm 

  bölgenin yüzü gülecek. İmranlı’da kuracağımız mermer işleme fabrikasında Aydoğan 

  başta olmak üzere çevre köylerden çalışabilecek herkesi ve kadınları işe alacağız. 

  Köyünüzün bütün alt yapı ihtiyacı neyse (kanalizasyon, su hattı yenilenmesi, 

  köy konağı yapımı, köy içinin kilit taşı ile kaplanması ve köy yolunun asfalt 

  yapılması gibi).. hepsini yapacağız… Köylere gezici ambulans koyacağız. Bölgeye 

  çok uygun yeni bir keçi türü tespit ettik. Hayvancılık ile Ceviz ve badem 

  yetiştiriciliğini ve arıcılığı teşvik edip destekleyeceğiz. Sivas’a altı yıldızlı 

  otel ve hastane yapmayı da düşünüyoruz.”

 

    Alişan Karakuş’un bu vaadlerinin ardından, mesleği gereği bu konuda geniş bilgisi 

  olan derneğimiz başkan yardımcısı ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Musa Özyurt başta olmak 

  üzere  dernek yöneticilerimizin tamamı ve Ekrekçimeni köyü derneği başkanı Mehmet 

  Çakıroğlu bu işe karşı olduklarını açıkça beyan etmişlerdi. Musa Özyurt, Alişan 

  Karakuş’u özellikle uyararak, “Bahsettiğin taşlar kireç taşı, parlatabilirsin ama 

  gerçek mermer değildir. Yatırım yaparsan zarar edersin” demişti.

  

    Değerli Dostlar;

 

    Alişan Karakuş’un o günkü vaadlerini bir tarafa bırakın, bugün  herkesin,“dağdan 

  gelen suyumuz kesilmesin, gerisine razıyız..!” noktasına geldiğini görüyoruz. 

  Çünkü mermer ocağı işletmesi su ile yapıldığından küresel kuraklık ile birlikte 

  bu tahribatın sürmesi, kaçınılmaz olarak su kaynaklarının azalmasına neden olacaktır. 

  Sonuçta; 2028 yılına kadar dağdan gelen suyumuzun giderek azalacağını söylemek hiç de 

  yanlış değildir. Ancak, ne yazık ki o zaman susuzluktan dolayı köyde yaşamanın 

  hiçbir cazibesi kalmayacaktır.

  

    Bilindiği üzere, devlete ait bütün varlıkları özelleştirme adı altında satarak 

  paraya çeviren bu günkü iktidar için dereler ve çaylar gibi dağların da satılması 

  gayet normal bir durumdur. Yeter ki para gelsin. Meraların veya  su kaynaklarının 

  yok olması, yahut da yaban hayatının zarar görmesi, bu anlayışta olan iktidar için 

  hiç önemli değildir.

  

    O halde bilinen atasözünde olduğu gibi “köy” açıkça görünmektedir ve “kılavuza” 

  da gerek yoktur. 

 

    Peki durum bu ise bu durumu tersine çevirerek bu mermer ocaklarının kapatılmasını 

  sağlamak adına ne yapılabilir ?  Nasıl bir yol veya yöntem bulunabilir ?

 

    Yani, teslim olmaktan başka çare yok mudur ?  Tabii ki olmalıdır da..!  Ancak, 

  böyle bir mücadele için öncelikle güç birliği gerekir.

  

    Fikir üretmek ve paylaşmak üzere tüm dostlarımızı bu konuda düşünmeye davet ediyorum.

 

  Saygılarımla.

  Mehmet Aydın 

  Ankara / 19.01.2021

 

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin

.